previous arrow
next arrow
Slider
Sizin İçin Seçilenler

Yusuf Ali’nin Maceraları-7 Pişmiş Tavuk

150.00

Bunca olay bir insanın başına nasıl gelir, demeyin! Yaşamamış olsam emin olun ben de inanmazdım. İnsanın yaşayacağı varmış, kaderde ne yazarsa onu şöyle ya da böyle yaşarmış.

Şimdi diyeceksiniz ki “Yusuf Ali, ne oldu?” Ne olmadı ki şu kısa sürede?.. Başımıza gelenler, deyim yerindeyse pişmiş tavuğun başına gelmemiştir.

Şimdi ben anlatayım da siz karar verin.

BABİL’ DEKİ TÜRKİYE – YÜRMİNCİ ASIR DÜŞÜNCESİNİN ARKEOLOJİSİ

200.00

Biz ki hazinelerimizden ve ışıklarımızdan habersiz, sırtımızı güneşlere dönük yaşıyoruz… Yönümüzü kaybettiğimizin farkında değiliz. Sağcısı, solcusu ve İslamcısıyla hepimiz BÂBİL KULESİ’ndeyiz. Bizi yok etmek isteyen düşmanın, düşüncelerimizi Bâbil Kulesi’ne çevirdiğinin farkında bile değiliz. Düşünmeyenlerin, düşünenlere tahammüllü yok Türkiye’de.

Örümcek, ağ örer. Minervanın kuşu ise düşüncenin kumaşını…

Alman zekâsı, sürekli bir duvar örer; metafizik duvarını. Bu duvardaki asılı tek tablo, metafizik kelimeler tablosudur. Küflü, karanlık, topal kelimeler bir türlü bu duvarı aşamaz. Ördüğü metafizik duvarlar arasında şuurunu kaybeder, birer ecinni beyin olur. Ne gökyüzünü görür ne ufku, ne de ışığa erişir.

Fransız zekâsı, yarattığı kelimelerin gürültülü sağanak yağışları altında sersemleşir, ezilir. Bu fırtınalı, uğultulu kelimeler, toprağı yalayıp geçer. Kelimeler, toprağa düşüp, tohum olmaz. Bir düşünce fatihin elinde şarkılaşmaz. Aslına, yani insan hüviyetine bürünmez.

Türk aydını ise Homo Sapiens (düşünen) değil, Homo Ludens’tir (oynayandır). Kartondan oyuncaklar, kumdan portreler ve gölgeyle oynayan bir Homo Ludens’tir. Yasaklara, anlamadığına âşık, erişemediğine düşmandır Türk aydını. Işığa ve yıldızlara erişilmesin diye gök kubbemizi taşlarla örmüştür. Tek orijinalliği var: Samimiyetsizliği, kıskançlığı ve biteviye imperatif güçlerin kulpu oluşu

Yaratıcı Öfke

190.00

Yaratıcı öfke: Düşünürlerin içindeki esrarlı ve ateşten bir yumak; düşü-nürlerin karanlığı yok eden ve boğan öfkesidir. Bir vicdanın vicdanı, kâmil bir imanın ve asla korkmayan; ulvi düşüncelerin serdarlarıdırlar!

Ve bu şiddetin şiddeti öfkeleri olmasaydı, düşünce en metafizik yani en yakıcı, en kristal diğer bir ifadeyle insanların ruhlarını, rüya ufuklarını asla gebe bırakamazdı…

Bir insanın, bir ailenin inancını kaybetmesi şüphesiz kötü bir yıkım, ama bir milletin bütün fertlerinin inançları, kurucu ve taç mefhumları elinden alınıp melezleştirilmesi, bütünüyle o milletin intiharı demektir!

Hâkim olmadığınız her düşünce, her mefhum size hâkim olup; size hükmeder ve size diz çöktürür! Diğer bir ifadeyle insanı gözü bağlı kölesi yapar.