Hadisler ve Hikayelerle Zekat ve Sadaka

75.00

Allah Rasûlû (s.a.v.) şöyle buyurdu:
Hangi Müslüman elbise ihtiyacı olan başka bir Müslümana bir elbise giydirirse, Allah da ona cennetin yeşil elbiselerinden giydirir.
Hangi Müslüman aç bir Müslümanı doyurursa,
Allah da onu cennet meyveleriyle doyurur.
Hangi Müslüman susamış bir Müslümana su verirse, Allah da ona (kabı) mühürlü, halis cennet içeceği içirir.

Hadisler ve Hikayelerle Oruç

75.00

Allah Rasûlû (s.a.v.) şöyle buyurdu:
Cennette Reyyân denilen bir kapı vardır.
Kıyamet günü oradan sadece oruçlular girecek, onlardan başka kimse giremeyecektir. Oruçlular nerede? diye çağırılır.
Onlar da kalkıp girerler ve o kapıdan başkası asla giremez.
Oruçlular girince o kapı kapanır. Bir daha oradan kimse girmez.

Hadisler ve Hikayelerle Hac ve Umre

75.00

Hacı Bayram Veli’nin Osmanlı’da tanınması çok ilginçtir.
Edirne’ye bir gidişinde, Sultan II. Murad ona İstanbul’un fethini sorar. O da beşikteki Fatih Sultan Mehmed ve yanındaki çok değerli talebesi Akşemseddîn’i göstererek, onlara nasib olacağı müjdesini verir.
Ömrünün sonuna kadar insanlara, Allah Teâlâ’yı ve Peygamberini anlattı, doğru yolu gösterdi.
Binlerce güzel insan yetiştirdi. Onlara çalışmayı, kimseye el açmamayı öğütledi.
Müridleri arasında imece usulünü yaygınlaştırdı. Onun güzel adetlerinden biri de, tekkesinde sürekli büyük bir kazan kaynardı. Bu kazanda gece-gündüz burçak çorbası yapılırdı. Bu çok cömert insanın ziyaretine gelen herkes ve hatta oradan gelip-geçen yolcular da bu çorbadan içerdi. Ayrıcı o fakirlerin, ihtiyaç sahiplerinin dostuydu. Zenginlerden aldığı para ve malı fakirlere dağıtırdı.

Hacı Bayram Veli

70.00

Hacı Bayram Veli’nin Osmanlı’da tanınması çok ilginçtir.
Edirne’ye bir gidişinde, Sultan II. Murad ona İstanbul’un fethini sorar. O da beşikteki Fatih Sultan Mehmed ve yanındaki çok değerli talebesi Akşemseddîn’i göstererek, onlara nasib olacağı müjdesini verir.
Ömrünün sonuna kadar insanlara, Allah Teâlâ’yı ve Peygamberini anlattı, doğru yolu gösterdi.
Binlerce güzel insan yetiştirdi. Onlara çalışmayı, kimseye el açmamayı öğütledi.
Müridleri arasında imece usulünü yaygınlaştırdı. Onun güzel adetlerinden biri de, tekkesinde sürekli büyük bir kazan kaynardı. Bu kazanda gece-gündüz burçak çorbası yapılırdı. Bu çok cömert insanın ziyaretine gelen herkes ve hatta oradan gelip-geçen yolcular da bu çorbadan içerdi. Ayrıcı o fakirlerin, ihtiyaç sahiplerinin dostuydu. Zenginlerden aldığı para ve malı fakirlere dağıtırdı.

Eyyüb Sultan

70.00
Bizans kralının kızı dermansız bir derde tutulmuş. Doktorlar hiçbir çare bulamamışlar. Artık ümitlerin tükendiği bir zamanda kız rüyâsında nur yüzlü, ak sakallı bir dedeyi görmüş.Ona iyileşmesi için, kalenin karşısında bulunan kabrinin aşağı tarafına bir kuyu kazdırmasını, o kuyudan çıkan suyu içmesini ve onunla yıkanmasını tavsiye etmiş. Kız rüyâsını babasına anlatmış. Ona kabrin olduğu yeri göstermiş. Bu kişi Eyyüb Sultan Hazretleri imiş.Kral Hıristiyan olmasına rağmen, başka çaresi kalmadığı için denilenleri yapmış.
Kız rüyasındaki tavsiyelere uyunca iyileşmiş.Artık kral Eyyüb Sultan Hazretleri’ne büyük saygı duymaya başlamış. Onun kabrini tamir ettirmiş ve üzerine binâ yaptırarak yanı başına bir de nöbetçi koymuş. Kızın iyileştiğini öğrenen hıristiyanlar, onu ziyâret etmeye başlamışlar. Bizanslılar asırlar boyunca, Eyyüb Sultan Hazretleri’nin kabrini özenle korudular. Ancak, Bizanslılar’ın hakim olduğu son asırlarda, İstanbul’un Latinler tarafından istilâsında onun yeri kayboldu. Fakat sonra terar bulundu, nasıl bulunduğunu ise bu kitaptan öğrenelim.

Emir Sultan Hazretleri

70.00

Emir Sultan Hazretleri;
Medîne-i Münevvere’den… Rasûlüllah aleyhisselâtü vesselâm Efendimiz’in şehrinden…. Rüyâsında aldığı bir emir üzerine gelmiş Bursa’ya. Aslında Orta Asya şehirlerinden Buhârâ’da doğmuş. Daha genç yaşta parmakla gösterilen biri olmuş. Ahlâkı, edebi, insanlara yardımı, ibadetlerinde titizliği, Kur’an ve sünnete uygun yaşantısı ile dikkat çekmeye başlamış. Geceleri kalkıp Kur’an okuyor, ibâdet ediyor ve zikir yapıyor, gündüzleri ise ilim öğreniyormuş. Çömlek işinde de babasına yardım ediyormuş.Bir gece rüyâsında Hz. Ali’yi görmüş. Hz. Ali ona: “Oğlum! Sana Yüce Allah tarafından deden Rasûlüllah aleyhisselâtü vesselâm’ın sünnetlerini takvâ yoluyla öğretmen için Anadolu’ya gitmen işâret edildi. Sen yola çıktığında önünde, nûrdan üç kandil belirecek. O kandiller nerede gözünden kaybolursa orada kalacaksın. Mezarın da orada olacak.” demiş. Yola koyulmuşlar ve Bursa’ya ulaşınca önündeki üç kandil, bir pınar başında durmuş ve sönerek kaybolmuş. Bunun üzerine Emir Sultan yanındakilere: “Ey kardeşler, bizim ömrümüzün kandili bu şehirde sönecek. Makamım bu şehir olacak” demiş.

Ahmed Yesevi

70.00
Orta Asya’dan Anadolu’ya birçok Allah dostu gelmiş. Onlara ‘Horasan Erenleri’ derler. Anadolu’nun müslümanlaşması onlarla olmuş. Büyük hizmetler vermişler. Horasan Erenlerini yetiştirip, Anadolu’ya gönderen pîr, Ahmed Yesevî’dir.
O büyük bir Allah dostu. Güzel ahlakı, İslâm’a uygun örnek yaşantısı ile, gönüllere taht kurmuş bir veli. Dini ilimleri çok iyi bilen bir âlim. Yüzyıllardır hâlâ ismi anılıyor ve sevgisi devam ediyor.
Hikmet dolu şiirleri hep okunmuş. İnsanlar onun şiirlerinden Allah ve Peygamber sevgisini, hatta dini öğrenmişler. Orta Asya’da o kadar sevilmiş ki kendisine “Türkistan Pîri”, “Hazreti Sultan” ve “Hâce Ahmed” denilmiş.

Seyyid Abdulkâdir Geylânî Hazretleri

70.00

Abdülkâdir Geylânî hazretleri doğmadan önce,
babası rüyasında Rasulüllah Efendimizi görmüş. Peygamberimiz ona:
“Ey Ebû Sâlih! Allah Teâlâ bu gece sana kâmil evlâd ihsân etti. O benim oğlum ve sevdiğimdir. Evliyâlar arasında derecesi yüksek olacak.” buyurmuş.

18 yaşında tarlada öküz ile çift sürerken, bir an hayvan ona dönüp; hikmeti ilahiye ile “Sen bunun için yaratılmadın” demesi üzerine annesinden izin alıp ilim tahsili için Bağdat’a gitmiş.
Bağdat’ta ilim tahsilinden sonra, Bağdat’tan uzaklaşıp 25 yıl çöllerde uzlete çekilmiş ve kimseyle görüşmemiştir.
25 yıl sonra Bağdat’a dönmüş ve tüm insanlık alemine bir hakikat güneşi olarak doğmuştur.

Ömrünün sonuna kadar insalara nasihat etmiş, vaazlar vermiş.
On binlerce insanın tövbe edip, İslam’ı güzel yaşamalarına vesile olmuştur.

Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri

70.00

-Bir bahar günü Aziz Mahmud Hüdayi’ nin hocası Üftade hazretleri ve birkaç talebesi kır gezisine çıkarlar. Her taraf, Allah tarafından rengarenk çiçeklerle donatılmış durumdadır. Üftade hazretleri bir ağacın gölgesine oturunca, bunu fırsat bilen talebeleri, hocalarına en güzel çiçeklerden bir demet getirmek için, adeta yarış ederler. Herkes hediyesini sunar, Üftade hazretleri memnun olur. En son Aziz Mahmud Hüdayi, elinde sapı kırılmış bir çiçekle gelir. Hediyesini Üftade hazrellerine verince, hocası merakla sorar:
-Evladım arkadaşların demet demet çiçek getirdiler, sen bize bu çiçeğimi layık gördün? -Efendime ne hediye etsem yine az gelir. Fakat hangi çiçeği koparmak için elimi uzattıysam, Allah’ı tesbih edişini, Allah’ı anışını işitince onu susturmak istemedim. Ancak şu getirdiğim çiçek, sapı kırık olduğu için artık eskisi gibi Allah’ı tesbih edemiyordu…

Yavuz Sultan Selim Han

150.00

Şehzâde Selim 1469 senesinde Amasya’da doğmuş ve on bir yaşına kadar babası ile beraber yine burada yaşamıştı. Ara sıra İstanbul Fâtihi olan dedesi Fâtih Sultan Mehmed Han çağırınca İstanbul’a gidip gelmişti. O büyük padişah tarafından sevilmiş ve çocukluk çağlarında çok iyi bir talim ve terbiye görmüştü.

Büyüyüp yiğit oldu ve yirmi dokuz sene Trabzon Sancağını idare etti. Burada sancak beyliği yaptığı sıralarda İran ve Kafkasya meselelerini çok iyi inceledi ve birçok planlarını burada iken yaptı. Öyle ki Osmanlı zamanında Şah İsmail tehlikesini, doğru olarak ilk o anlamış ve bu hususta yapılması gerekenleri görmüş, kendisini ona göre hazırlamıştı. Nitekim bu ileri görüşlülük en sonunda onu tahta çıkaran sebep olacaktı.

Devraldığı imparatorluğu sekiz yılda tam iki buçuk kat büyüterek Osmanlı’yı üç kıtaya hakim muazzam bir güce kavuşturan yiğit ve cesur hükümdar…

Akdeniz’i boydan boya Osmanlı sahili haline getiren “Yavuz” hükümdar…