18 sonuçtan 1-16 arası gösteriliyor

Ahmed Yesevi

70.00
Orta Asya’dan Anadolu’ya birçok Allah dostu gelmiş. Onlara ‘Horasan Erenleri’ derler. Anadolu’nun müslümanlaşması onlarla olmuş. Büyük hizmetler vermişler. Horasan Erenlerini yetiştirip, Anadolu’ya gönderen pîr, Ahmed Yesevî’dir.
O büyük bir Allah dostu. Güzel ahlakı, İslâm’a uygun örnek yaşantısı ile, gönüllere taht kurmuş bir veli. Dini ilimleri çok iyi bilen bir âlim. Yüzyıllardır hâlâ ismi anılıyor ve sevgisi devam ediyor.
Hikmet dolu şiirleri hep okunmuş. İnsanlar onun şiirlerinden Allah ve Peygamber sevgisini, hatta dini öğrenmişler. Orta Asya’da o kadar sevilmiş ki kendisine “Türkistan Pîri”, “Hazreti Sultan” ve “Hâce Ahmed” denilmiş.

Atasözü Avcıları

125.00

Atalarımızın dünyaya bakış tarzları ve yaşam biçimleri hakkında da bize bilgi veren kalıplaşmış sözlere “Atasözü” diyoruz. Bu sözlerin bir kelimesi dahi değiştirilemez… Atasözleri, öğüt ve yargı bildiren bir cümle halindedir. “Deyimler” ile aralarındaki fark budur. Deyimler de, atasözleri de anonim olup; nerede, ne zaman söylendiği ve ilk söyleyeni bilinmemektedir… Sevgili çocuklar, Orhan ile Sadi Dede; düşlerin kanadında, geçmiş zamanlara seyahat ederek; sizler için tam yirmi dokuz atasözünün çıkış hikayesine ulaştılar… Orhan ile birlikte bu heyecanlı macerayı yaşamaya var mısınız? Öyleyse başlayın…

Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri

70.00

-Bir bahar günü Aziz Mahmud Hüdayi’ nin hocası Üftade hazretleri ve birkaç talebesi kır gezisine çıkarlar. Her taraf, Allah tarafından rengarenk çiçeklerle donatılmış durumdadır. Üftade hazretleri bir ağacın gölgesine oturunca, bunu fırsat bilen talebeleri, hocalarına en güzel çiçeklerden bir demet getirmek için, adeta yarış ederler. Herkes hediyesini sunar, Üftade hazretleri memnun olur. En son Aziz Mahmud Hüdayi, elinde sapı kırılmış bir çiçekle gelir. Hediyesini Üftade hazrellerine verince, hocası merakla sorar:
-Evladım arkadaşların demet demet çiçek getirdiler, sen bize bu çiçeğimi layık gördün? -Efendime ne hediye etsem yine az gelir. Fakat hangi çiçeği koparmak için elimi uzattıysam, Allah’ı tesbih edişini, Allah’ı anışını işitince onu susturmak istemedim. Ancak şu getirdiğim çiçek, sapı kırık olduğu için artık eskisi gibi Allah’ı tesbih edemiyordu…

Binbir Gündüz Masalları

290.00

Binbir Gündüz Masalları, birbir içine geçen birçok hikayeden oluşmaktadır. Keşmir hükümdarı Turan Bey’in kızı Ferahnaz’a, erkeklerin vefasız olduğu konusundaki olumsuz görüşlerini değiştirmek için dadısının anlattığı masallardan oluşuyor. Hain ve sadakatsiz olarak gördüğü erkeklere düşman kesilen ve bu yüzden bir türlü evlenmeye razı olmayan Ferahnaz’a dadısı güneş doğunca anlatmaya masalı akşama kadar sürdürür. Amacı anlattığı masallar ile onu erkeklerin vefalı olduğuna inandırmak ve içine düştüğü saplantıdan kurtarmaktır.

Yayına hazırlayıp taktim ettiğimiz kitap, İran Masalları kategorisinde kabul edilen, yazarı/derleyeni bilinmeyen anonim bir eserdir. Kimi kaynaklarda Binbir Gece Masallarına nazire olarak çıralılmış olabileceğinden söz edilmektedir.

Çatlak Ali-1 Kara Çadır Büyüsü

70.00

Yaşı küçük olmasına rağmen boyundan büyük işler başaran gerçek bir sihirbaz… Onun adı Çatlak Ali. Ansızın ortadan kaybolan ustasını bulmak için köpeği Kiremit ile yollara düşen ve kendini gizemli olayların ortasında bulan mavi pelerinli bir cesur yürek…

Çatlak Ali, bu hikayede Yeşilce kasabasına musallat olan kötü kalpli bir büyücünün peşine düşer ve tuzaklarla dolu Kara Orman’a girer. Mavi pelerinli kahramanımız acaba Büyücü Zorba’nın tuzaklarından kurtulup Kara Orman’dan çıkabilecek mi?  Yeşilce kasabası eski güzel günlerine kavuşabilecek mi?

Heyecanlı, gizemli ve macera dolu bir seriyle Çatlak Ali sizleri bekliyor.

Çatlak Ali-2 Toprak Cücesi

70.00

Yemyeşil doğası ve iyi kalpli insanlarıyla bir huzur diyarı olan Gülistan şehri çok zor günler geçirmektedir. Peş peşe yaşanan hırsızlık olayları ve kaçırılan çocuklar, Gülistan halkını canından bezdirmiştir. Şehrin yöneticisi Derman Bey, Çatlak Ali’den yardım ister ve mavi pelerinli sihirbazımız yine amansız bir mücadeleye girişir.

Çatlak Ali bu kez hayat ağacının peşinde olan Toprak Cücesi’ni durdurmaya çalışır. Kendini tehlikeli bir maceranın içinde bulur. Acaba kahramanımız bu zorlu görevin üstesinden gelebilecek mi? Kaçırılan çocuklar ailelerine kavuşabilecek mi?

Heyecanlı, gizemli ve nefes kesen serüveniyle Çatlak Ali macerası devam ediyor.

Çatlak Ali-3 Kızıl Akrepler Şehri

90.00

Mavi pelerinli sihirbazımız, Beldiyar şehrinden gelen haberle birlikte yollara düşer ve aylardır görmediği arkadaşı Curcuna Selim’e kavuşur. Zeyrek Usta’ya dair önemli bir ipucu bulan iki arkadaşın yolu Kızıl Akrepler şehrine kadar uzanır.

Çatlak Ali ve Curcuna Selim, kızıl akreplerin cirit attığı ve etrafı dev alevlerle çevrili şehirden dışarı çıkabilecekler mi? Akrep Kral’ın elinden İpek’i kurtarabilecekler mi? Zeyrek Usta’nın yerini öğrenip ustalarına kavuşabilecekler mi?

Serinin üçüncü kitabıyla nefes kesen bir serüvene tanıklık edeceksiniz

Emir Sultan Hazretleri

70.00

Emir Sultan Hazretleri;
Medîne-i Münevvere’den… Rasûlüllah aleyhisselâtü vesselâm Efendimiz’in şehrinden…. Rüyâsında aldığı bir emir üzerine gelmiş Bursa’ya. Aslında Orta Asya şehirlerinden Buhârâ’da doğmuş. Daha genç yaşta parmakla gösterilen biri olmuş. Ahlâkı, edebi, insanlara yardımı, ibadetlerinde titizliği, Kur’an ve sünnete uygun yaşantısı ile dikkat çekmeye başlamış. Geceleri kalkıp Kur’an okuyor, ibâdet ediyor ve zikir yapıyor, gündüzleri ise ilim öğreniyormuş. Çömlek işinde de babasına yardım ediyormuş.Bir gece rüyâsında Hz. Ali’yi görmüş. Hz. Ali ona: “Oğlum! Sana Yüce Allah tarafından deden Rasûlüllah aleyhisselâtü vesselâm’ın sünnetlerini takvâ yoluyla öğretmen için Anadolu’ya gitmen işâret edildi. Sen yola çıktığında önünde, nûrdan üç kandil belirecek. O kandiller nerede gözünden kaybolursa orada kalacaksın. Mezarın da orada olacak.” demiş. Yola koyulmuşlar ve Bursa’ya ulaşınca önündeki üç kandil, bir pınar başında durmuş ve sönerek kaybolmuş. Bunun üzerine Emir Sultan yanındakilere: “Ey kardeşler, bizim ömrümüzün kandili bu şehirde sönecek. Makamım bu şehir olacak” demiş.

Eyyüb Sultan

70.00
Bizans kralının kızı dermansız bir derde tutulmuş. Doktorlar hiçbir çare bulamamışlar. Artık ümitlerin tükendiği bir zamanda kız rüyâsında nur yüzlü, ak sakallı bir dedeyi görmüş.Ona iyileşmesi için, kalenin karşısında bulunan kabrinin aşağı tarafına bir kuyu kazdırmasını, o kuyudan çıkan suyu içmesini ve onunla yıkanmasını tavsiye etmiş. Kız rüyâsını babasına anlatmış. Ona kabrin olduğu yeri göstermiş. Bu kişi Eyyüb Sultan Hazretleri imiş.Kral Hıristiyan olmasına rağmen, başka çaresi kalmadığı için denilenleri yapmış.
Kız rüyasındaki tavsiyelere uyunca iyileşmiş.Artık kral Eyyüb Sultan Hazretleri’ne büyük saygı duymaya başlamış. Onun kabrini tamir ettirmiş ve üzerine binâ yaptırarak yanı başına bir de nöbetçi koymuş. Kızın iyileştiğini öğrenen hıristiyanlar, onu ziyâret etmeye başlamışlar. Bizanslılar asırlar boyunca, Eyyüb Sultan Hazretleri’nin kabrini özenle korudular. Ancak, Bizanslılar’ın hakim olduğu son asırlarda, İstanbul’un Latinler tarafından istilâsında onun yeri kayboldu. Fakat sonra terar bulundu, nasıl bulunduğunu ise bu kitaptan öğrenelim.

Hacı Bayram Veli

70.00

Hacı Bayram Veli’nin Osmanlı’da tanınması çok ilginçtir.
Edirne’ye bir gidişinde, Sultan II. Murad ona İstanbul’un fethini sorar. O da beşikteki Fatih Sultan Mehmed ve yanındaki çok değerli talebesi Akşemseddîn’i göstererek, onlara nasib olacağı müjdesini verir.
Ömrünün sonuna kadar insanlara, Allah Teâlâ’yı ve Peygamberini anlattı, doğru yolu gösterdi.
Binlerce güzel insan yetiştirdi. Onlara çalışmayı, kimseye el açmamayı öğütledi.
Müridleri arasında imece usulünü yaygınlaştırdı. Onun güzel adetlerinden biri de, tekkesinde sürekli büyük bir kazan kaynardı. Bu kazanda gece-gündüz burçak çorbası yapılırdı. Bu çok cömert insanın ziyaretine gelen herkes ve hatta oradan gelip-geçen yolcular da bu çorbadan içerdi. Ayrıcı o fakirlerin, ihtiyaç sahiplerinin dostuydu. Zenginlerden aldığı para ve malı fakirlere dağıtırdı.

Hadisler ve Hikayelerle Hac ve Umre

75.00

Hacı Bayram Veli’nin Osmanlı’da tanınması çok ilginçtir.
Edirne’ye bir gidişinde, Sultan II. Murad ona İstanbul’un fethini sorar. O da beşikteki Fatih Sultan Mehmed ve yanındaki çok değerli talebesi Akşemseddîn’i göstererek, onlara nasib olacağı müjdesini verir.
Ömrünün sonuna kadar insanlara, Allah Teâlâ’yı ve Peygamberini anlattı, doğru yolu gösterdi.
Binlerce güzel insan yetiştirdi. Onlara çalışmayı, kimseye el açmamayı öğütledi.
Müridleri arasında imece usulünü yaygınlaştırdı. Onun güzel adetlerinden biri de, tekkesinde sürekli büyük bir kazan kaynardı. Bu kazanda gece-gündüz burçak çorbası yapılırdı. Bu çok cömert insanın ziyaretine gelen herkes ve hatta oradan gelip-geçen yolcular da bu çorbadan içerdi. Ayrıcı o fakirlerin, ihtiyaç sahiplerinin dostuydu. Zenginlerden aldığı para ve malı fakirlere dağıtırdı.

Hadisler ve Hikayelerle Namaz

75.00

Allah Rasûlû (s.a.v.) şöyle buyurdu:
Birisi benim aldığım gibi abdest alır, sonra kalkar ve öğle namazını kılar. Allah Teâlâ o kişinin sabah namazı ile öğle namazı arasındaki günahlarını bağışlar. İkindi namazını kılınca, ikindi ile öğle arasındaki günahlarını bağışlar. Akşam namazını kıldığında, ikindi ile akşam arasındaki günahlarını bağışlar. Yatsı namazını kıldığında ise akşam ile yatsı arasındaki günahlarını bağışlar.
İşte bunlar kötülükleri gideren iyiliklerdir.

Hadisler ve Hikayelerle Oruç

75.00

Allah Rasûlû (s.a.v.) şöyle buyurdu:
Cennette Reyyân denilen bir kapı vardır.
Kıyamet günü oradan sadece oruçlular girecek, onlardan başka kimse giremeyecektir. Oruçlular nerede? diye çağırılır.
Onlar da kalkıp girerler ve o kapıdan başkası asla giremez.
Oruçlular girince o kapı kapanır. Bir daha oradan kimse girmez.

Masallarla Kur’an Harflerini Öğreniyorum

125.00

Bu kitap, çocuklarımızın kerim kitabımız Kur’an-ı Kerim ile ilk tanışmalarını
sevimli, eğlenceli kılmak, Kur’an-ı Kerim’in sonsuz rahmetini soluklamaya
başlayacak yavrularımızın Kur’an Elif Ba’sıyla aralarında dostluk
bağı kurmalarını sağlamak amacıyla hazırlanmıştır.

İnşaallah bu kitap, bir yandan çocuklarımızın masalların büyülü dünyasından
yararlanarak Kur’an-ı Kerim ile duygusal bir bağ kurmalarına bir
yandan da milli, manevi ve insani değerlerimizi özümsemelerine katkıda bulunacaktır.

Masalların her biri Kur’an’la sevgi bağı kurarak, Kur’an Elif Ba’sının yorucu ezberlerle değil başka varlık ve olgularla ilişki kurarak keyifle öğrenilmesini amaçlamaktadır.

Bunun yanında her bir masalla; dürüstlük, sözünde durmak, doğa ve hayvan sevgisi, yardımseverlik, çalışkanlık ve birlik beraberlik başta olmak üzere onlarca değerimizi çocuklarımızın benimsemesi de kitabın amaçlarındandır.

Okul öncesi dönemde bulunan yavrularımıza da uykularından önce okunacak bu masallar inşaallah onların Kur’an’la yatıp Kur’an’la kalkmalarını, milli manevi değerlerimizin birer tohum gibi saf temiz zihinlerine serpilmesini sağlayacaktır.

Mevlana Celaleddin Rumi Hazretleri

70.00
Mevlânâ çocuklarla çocuk olmayı bilen biriymiş ve çocukları çok severmiş.Çocuklar, sokaklarından geçen Mevlânâ’nın,şakacıktan etrafını çevirerek “Artık bizim esirimiz oldun, kurtuluş yok” demişler. Mevlâna gülümseyerek teslim olduğunu bildirmek için ellerini kaldırmış, onların bu oyununa katılarak:
 “Vah bana, esir düştüm” demiş. Üzülmüş gibi yaparak:“Peki kurtulmam için ne yapmalıyım?” diye sormuş.Çocuklar da gayet ciddî bir şekilde:  “Fidye verirsen seni serbest bırakırız, yoksa esir kalırsın!” demişler. Hz. Mevlânâ üstünü başını yoklamış, cebindeki cevizleri çıkarmış ve: “Bunları versem kurtulur muyum?” diye karşılık vermiş. Çocukların da amacı hediye olduğundan, cevizleri alıp Mevlânâ’nın yanından ayrılmışlar. Mevlânâ onların ardından gülümseyerek şöyle demiş: “Tıpkı Yusuf peygamber gibi ucuza gittik.”